Tarihe Not Düşenler

Abidin Dino dünyayı, insanları, doğayı ve doğanın zenginliğini tanımaya çok erken yaşta başlamıştır. 16-17 yaşlarında İstanbul’un her metrekaresini gezmek, futbol oynamak, “Esrarkeş” tekkelerine gidip onlarla özellikle Neyzen Tevfik’le sohbet etmek ve onların portrelerini çizmek büyük tutkularından biridir.

Yazarlar öykü, roman, makale yazarken; şairler şiirler yazarken; bestekarlar o şiirleri notalara dökerken, ressamlar, heykeltıraşlar yapıtlarıyla dönemin ekonomik, siyasal yapısının nedenlerini ve sonuçlarını sorgulayarak, yargılayarak tarihe not düşerler. Bunları yapan yazarları, sanatçıları toplumcu yazar ve sanatçı diye adlandırırız. Ressam, yazar, şair, karikatürist, belgeselci ve sinema eleştirmeni Abidin Dino, ömrünün tamamını fırçasını, kalemini ve insan ilişkilerini başta işçi sınıfı ve ezilen halklar için kullanmıştır dersek abartmış sayılmayız…

Usta yazar Yaşar Kemal Ant dergisinin 80. sayısında “Abidin Dino’ya Mektup” isimli makalesinde Dino’yu bakın nasıl tarif ediyor: “…Siz o zamanlar Adana’da sürgündünüz, çok sıkıntılı günler geçiriyorsunuz. Sizin beni merakınızdan çok daha ben sizi merak ediyor, hayretle ve hayranlıkla sizi izliyorum. Bir sürgüne ne kadar yoksul, ne kadar yalnız olabilirse o kadar yoksul ve yalnızdınız. Bu yoksulluğunuz içinde herkese karşı inanılmaz bir cömertliğiniz vardı. Yalnızlığınız, garipliğiniz, sıkıntınız içinde bir de herkese karşı inanılmaz bir ‘sevgi’ cömertliğiniz vardı. Ben böyle büyük bir adamla da ilk olaraktan karşılaşıyorum…

Okuduğumuz bir makale, bazen bizi bir zaman yolculuğuna çıkarır. Bu yolculuk öyle 55 milyon dolar ödenerek yapılmış konforlu bir uzay yolculuğu değildir. Biz de ustanın yazdığından yola çıkarak bu halk adamının ayak izlerini sürmek için tarihe bir yolculuk yaparak günümüze bir not düşelim. Abidin Dino, deyince hiç kuşkusuz ilk akla gelen Nazım Hikmet’in şu dizeleridir: “Bana mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?

Bu satırlar birçok insanın dilindedir fakat Abidin Dino’yu tanıyan insanların sayısı çok azdır (Buna bu satırları yazan da dahil.).

Abidin Dino, Osmanlı Sayıştay reisi Mehmet Rahis Bey ve edebiyatla, müzikle yakından ilgilenen Saffet hanımın beş çocuğunu en küçüğü olarak 23 Mart 1913’te dünyaya gelir. Bu dönemde halk büyük yokluk ve yoksulluk içerisinde, ekmek günlük kişi başına yüz gram olup büyük bir ilaç sıkıntısı da yaşanmaktadır. Bunu fırsat bilen İttihat ve Terakki Partisi darbeyle hükümeti devirerek yönetimi ele geçirmiştir. Toprak zengini olan Mehmet Rahis Bey ailesiyle önce Paris’e, sonra Cenevre’ye göç etmiş sonra tekrar Fransa’ya dönmüşlerdir…

Savaştan ve isyanlardan yorgun düşmüş Osmanlı İmparatorluğu, halk emperyalizme ve Bab-ı Ali hükümetine karşı kurtuluş savaşı vermiş ve yeni bir Cumhuriyet kurulmuştur. Dino ailesi kendileri için güvenli bir ortam sağlandığını düşünerek 1925 yılında yeniden İstanbul’a dönmüşlerdir. Abidin Dino’nun Robert Koleji’ne kaydı yapılır. Dino öğrenciyken önce babasını, sonra annesini kaybeder. Şair olan abisi Arif Dino’nun teşvikiyle başta resim ve edebiyatla ilgilenmiş bir süre sonra da okulu bırakmıştır.

Abidin Dino dünyayı, insanları, doğayı ve doğanın zenginliğini tanımaya çok erken yaşta başlamıştır. 16-17 yaşlarında İstanbul’un her metrekaresini gezmek, futbol oynamak (Futbol deyince şunu yazmadan geçemeyeceğim; Beşiktaş’ın ve Milli takımın kalecisi Sabri Dino, Abidin Dino’nun yeğenidir.) “Esrarkeş” tekkelerine gidip onlarla özellikle Neyzen Tevfik’le sohbet etmek ve onların portrelerini çizmek büyük tutkularından biridir. Bu sohbetlerini Yeditepe Öyküleri’nde “Esrarkeş” tekkesini şöyle tasvir eder: “Yeditepe’nin koltuk gibi yerleri sıcaktı. ‘Esrarkeşler’ sıcağı sevdikleri için oralarda otururlar, tekke kurarlardı. Bir zamanlar bu böyle idi.”, “‘Esrarkeşler’ kıllı yosunlu bahçelerde ufuklara şüpheli bakıp nefes çektikçe dağlar gibi öksürürlerdi.

Bu öykünün tamamı Servet-i Fünun dergisinde yayınlanır. Senaryosunu yazdığı Çingeneler ve Kel adlı eserleri yasaklanır.

Sanatla haşır neşir olmuş sanatkarların, sanatçıların büyük bir bölümü ödüllere büyük değer verirler, öyle ki ödülü alan için kimin verdiği, ödülü veren için de kimin aldığının hiçbir önemi yoktur. Bazı sanatkârlar ve sanatçılar için en büyük ödül halkın verdiği ödüldür. Bunun en bariz örneği Çorum’da sürgündeyken anlattığı bir anıdır. “Mecitözü yolu üzerinde beni görür görmez karakolda bir ‘yazıcı’ jandarma boynuma atılıyor ‘Sen Tophane’de Esrarkeş tekkesinde resmimi çizen ağabey değil misin?’” Abidin Dino, bu anıyı tarihe not düştüğüne göre aldığı en büyük ödüllerinden biridir diye yazarsak okur bize hak verir herhalde.

Sovyet sinemacısı Sergey Yutkeviç 1933’te, Cumhuriyet’in 10. yılı çekimi için Ankara’ya gelir. Atatürk’ün ilk kaydını çeker ve Sovyetler Birliği’ne geri döner, izlenimlerini İskustva gazetesinde yazar ve Abidin Dino’nun çizimlerinden övgüyle bahseder. “Madenciler” filminde dekoratör olarak çalışması için Sovyetler birliğine davet eder, tarih 1934’tür.

1937 yılı İkinci Dünya Savaşı’nın arifesindedir. Sovyet hükümeti, ülkede çalışan yabancıları can güvenliği için ülkelerine geri gönderir. (Bazı kaynaklara göre Dino’nun Sovyetler birliğine gitmesini Atatürk istemiştir, yine bazı kaynaklara göre Dino’nun Sovyetler Birliği’nden ayrılmasının nedeni olarak oradaki iç karışıklıktır.) Dino’nun sanat anlayışını Yaşar Kemal, Dino’ya yazdığı mektupta şöyle tarif ediyordu.

…İstasyona giderdik sizinle anımsıyor musunuz? İstasyon önünde geniş alana sıcak yaz toprağına binlerce terli ırgat yere serilmiş yatıyorlardı. Hava ekşi ter kokardı. Uzun okaliptüsler vardı anımsıyor musunuz? (…) Adana’da sürgünde halkın elleri’nin resmini çizerken ama ne güzel ne dostane candan çizerdiniz. El resimleriniz bir resim değil, salt sevgi salt yürekli halkın elleri dünyanın elleri ellerinizdeydi.

Erich Fromm “Sevme Sanatı” adlı yapıtında şöyle der: “Sevgi, güzel bir yüreğe sahip olanların eylemidir. Herkesten beklenemez.

Fransız şair Andre Veller, Fransa Kültür radyosu için Abidin Dino ile dört saat süren bir röportajında Dino’ya şu soruyu sorar: “…Karşılaştığınız en önemli kişi kimdir?

Dino, “Nazım Hikmet” der.

Abidin Dino, Nazım Hikmet’in “Sesini Kaybeden Şehir”, “Bir Ölü Evi” 26 yaşındayken “Kurtuluş Savaşı Destanı” ve birçok kitabın desenlerini çizer, aralarındaki sarsılmaz dostluk birbirilerine yazdıkları şiirlerde hayat bulur.

Nazım Hikmet “Saman Sarısı” adlı şiirinde Abidin Dino ya şu dizelerle seslenir!

Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
İşin kolayına kaçmadan ama

Abidin Dino, bu satırlara “Mutluluğun Şiiri”nde cevap verir:

…Ve dolaşsaydık Türkiye’yi / bir baştan bir başa
Yattığımız yerler müze olmuş/ sürgün şehirler Cennet
İşte o zaman Nazım/ yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tual yeterdi; ne boya…

Abidin Dino, Eylül 1942’ de İstanbul’dan ayrılmak zorunda kaldı. Aslında İstanbul’dan, Güzin’inden, ağabeyi Arif’ten, ablası Leyla’dan, diğer arkadaşlarından, yoldaşlarından, Boğaziçi’nden koparıldı demek daha yerinde olacak çünkü jandarmalar arasında ve elleri kelepçeli götürüldü. İşe siyaset karışmıştı. Bu kesin. İstanbul çevresinde o yıllarda, o belalı savaş yıllarında yürürlükte olan sıkıyönetim muhalif siyasetçi, gazeteci, yazar, şair ve sanatçıları İstanbul’dan uzaklaştırmaya başladı. Birçok aydın gibi Abidin Dino hakkında da dönemin ırkçı gazeteleri ve dergileri aleyhinde kampanya başlattı, bunlardan en öne çıkanı Dino’nun imzasının “orak çekice benzediğini” yazmaları gibi. Abidin Dino ve ağabeyi Arif önce Çorum’a sonra da Adana’ya sürgün edildiler.

Bu sürgün yıllarını daha iyi anlayabilmek için son kez Yaşar Kemal’in “Abidin Dino’ya Mektup” adlı makalesine dönelim.

…Oradaki birtakım insanlar, her gece evinizi taşlıyorlardı. Sizi ölümle korkutmaya çalışıyorlardı. Öfkeleniyordunuz. Ama sevginizi, cömertliğinizi yitirdiğinizi hiç görmedim. Hiç kimseyi kötülediğinizi de dostluğumuz boyunca hiç anımsamıyorum (…)

Çattığınız kişiler var ‘ya, çattığınız olumsuz davranışlar ‘ var’ya onların hakkında Zonguldaklı maden işçisi Hüsamettin Güven geliyor, (…) Çanakkale’deki işçi Yaşar geliyor. (…) Yiğidim üniversitedeki halk çocukları geliyor…

Abidin Dino; yıllar sonra bir röportajında söyledikleri Yaşar Kemal’in mektubuna cevap niteliğindedir.

Adana’dan telefon ettiler ‘Adana’da bir parka yakında heykelinizi dikeceğiz, açılışına sizi de bekliyoruz’ dediler.

Adanalılar beni hemşerileri olarak görüyor. Paris’te Parisli olarak görüyorlar. Uzağında geçen bunca yıl sonra dil ve damak açısından (…) beni İstanbullu olarak görüyorsan(ız) demek aynı zamanda İstanbulluyum.

Google’a anahtar kelime olarak, “Abidin Dino’nun sözleri”ni girdiğinizde şu kelimeler karşınıza çıkar: “Sanat, tüm ötekileştirmelere karşı, onların üstünde bir araçtır.” Bu sözler Ahmet Arif’i anlatır gibidir.

Abidin Dino ve eşi Güzin Dino’nun Ankaralı yıllarındaki en yakınlarından biri Ahmet Arif’tir. DTCF’de Güzin Dino’nun öğrencisidir. Ahmet Arif Ankara’nın o belalı günlerinde birkaç defa göz altına alınmıştır. 31 Aralık 1949’da bir ihbar üzerine tekrar gözaltına alınır ve tutuksuz olarak yargılanır. Arif, değişik zamanlarda gözaltına alındığında gördüğü işkence, dayak ve rezillikleri Abidin Dino’ya anlatır. Abidin Dino Ahmet Arif’in anlattıklarını 1950’lilerin ortasında Paris’te sergilediği ve ismini “İşkenceler” koyduğu desenleri çizer. Bu eserleri, bir resimsever tarafından toplu olarak satın alınıp İnsan Hakları Vakfı’na armağan edilmiştir.

Abidin Dino, 7 Aralık 1993’te Paris’te hayata gözlerini yumar ve İstanbul’da toprağa verilir.

Yaşar Kemal’in 1968’de Ant dergisinin 80. sayısında yazdığı, “Abidin Dino’ya Mektup” makalesinden yola çıkarak yaptığımız tarihî yolculuğun sonuna geldik. Kanımca bu “mektup” Abidin Dino’nun şahsında gelecek kuşaklara yazılmış bir mektuptur çünkü dönemin şartları ve koşulları bugün daha ağırdır. Bu da aydınların üzerine fazladan bir yük daha yüklüyor. Bu öyle kendini “sosyalist” olarak gören aydınların, meşrebine bakmadan ödül veren, ödül alan ve bunu da “sanat” ve “hümanist” bir bakış açısıyla anlatmaya çalışanların altında kalacağı bir yük.

N O T L A R

(1) M. Şehmuz Güler “Abidin Dino’ya Dair”

(2) Yeni Yaşam Gazetesi “Abidin Dino Sürgün Yollarında (09 Aralık 2020)

(3) “Nazım Hikmet ve Abidin Dino, Sınırları Aşan Bir Dostluk”, Gökçe Günaydın (theMagger)

(4) Arşiv Odası: Abidin Dino, 1984 (BBC Türkçe)

(5) Savaş Ay “Adana’nın Dünyaya Açılan Sanatçıları”

(6) Wikipedia

*Kapak görseli, Abidin Dino’ya aittir.

Bülent BOZKURT

Önerilen makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

MayaDergi'nin "Sanatta Kapitalizmin Yeni Yanılsaması: Yapay Zeka" dosya başlıklı yeni sayısı, şimdi yayında.
This is default text for notification bar