Eşcinsel hakları neden bir sınıf sorunu değildir?

Batı emperyalist burjuvazisi, dün şiddetle karşı çıktığı gey ve transseksüel haklarını birdenbire keşfetti ve benimsedi, öyle ki bugün, kendi kendini atayan LGBT aktivistlerinin en saçma taleplerine bile en ufak bir soruyu yöneltenler kendilerini zulmedilmiş buluyor. Eşcinsel haklarına yönelik yeni keşfettiği coşkunun burjuvaziye sağladığı avantaj, geleneksel dini önyargılara bağlı olan ezilen ülkeleri emperyalist taleplere uymadıkları zaman bu konuda kınamak için kullanabilmesidir.

Sosyalistlerin, sosyalizm mücadelesinde tüm işçi sınıfını ilgilendiren çelişkilere dikkatlerini yoğunlaştırmaları “homofobik” değildir.

Bu metin; bir merkez komite üyesinin (Ella Rule / CPGB-ML), partinin Eylül ayındaki sekizinci kongresinde yaptığı konuşmadan bir alıntıdır. Konuşma, genel olarak kimlik siyaseti ve özel olarak LGBT+ aktivizmi konulu uzun bir tartışmanın parçasıydı. Tartışmanın sonunda, merkez komitenin kimlik politikalarına ilişkin acil önergesi kongre tarafından ezici bir çoğunlukla kabul edildi. Konuyla ilgili, partiden LGBT+ aktivizmini programına dahil etmesini isteyen diğer önergeler de ezici bir çoğunlukla reddedildi.

***

Ella Rule

Öncelikle neden kadınların ezilmesi sorununa ve ırkçılıkla mücadeleye öncelik verip LGBT hakları konusuna aynı önceliği vermediğimiz konusuna değinmek istiyorum. 

Sosyalizm mücadelemizi etkileyen birincil çelişkiler

Bunun cevabı açıktır. Partimiz, bir sınıf olarak işçi sınıfının çıkarlarını desteklemek ve burjuva sınıfının egemenliğini devirmesine ve kendi sınıf egemenliğini kurmasına yardımcı olmak için vardır. Bu bağlamda, LGBT sorunu bir sınıf sorunu değildir.

Kadınların ezilmesi sorunu ise bir sınıf sorunudur çünkü toplumun sınıflara bölünmesi sonucunda kadınlar erkeklerin ev kölesi haline gelmiştir ve sonunda bu statüden kurtulmanın tek yolu sınıfları ortadan kaldırmaktır. Bu nedenle, işçi sınıfı kadınlarının çıkarları, bir bütün olarak işçi sınıfının kurtuluşu için verdiği mücadeleyle yakından bağlantılıdır.

Kadınların kurtuluşu kesinlikle bir sınıf sorunudur.

Irkçılık sorunu da emperyalizmle ilgili bir sınıf sorunudur. Emperyalizm, tüm dünyaya tecavüz etmelerine yardımcı olmaları konusunda evlerindeki beyaz işçileri harekete geçirmek için tüm dünyayı dolaşırken, renk sorunu şu hale geldi:  “Pekâlâ, biliyorsun, bu insanlar siyah, onlar değersiz.” Bununla birlikte, beyaz işçiler bu tür önyargıları barındırmaya devam ederse, işçi sınıfın içinde burjuva egemenliğinin gücünü alt edebilmesi için yeterli birliği sağlamak imkânsız olacaktır. Irkçılık sorununun gayet sınıfsal bir sorun olmasının nedeni budur.

Halk arasındaki çelişkiler ve bunların emperyalizm tarafından manipüle edilmesi

Şimdi, insanların biraz farklı olan diğerlerine nahoş olmaları sorunu bir sınıf sorunu değildir. Farklı olan insanlara kaba davranmayı onaylamıyoruz. Tahta bacakları olduğu için veya başka bir şekilde farklı oldukları için insanlarla alay etmeyi onaylamıyoruz. Bu, insan doğasının bir özelliği olma eğilimindedir, ancak elbette biz, normalden biraz farklı olduğu için insanların zulme uğramasına karşıyız.

İnsanların yalnızca bir azınlığı eşcinseldir ve yalnızca çok küçük bir azınlıkta cinsiyet hoşnutsuzluğu vardır. Ancak bu insanlar topluma zararsızdır ve onlara zulme kesinlikle gerek yoktur.

Batı emperyalist burjuvazisi, dün şiddetle karşı çıktığı gey ve transseksüel haklarını birdenbire keşfetti ve benimsedi, öyle ki bugün, kendi kendini atayan LGBT aktivistlerinin en saçma taleplerine bile en ufak bir soruyu yöneltenler kendilerini zulmedilmiş buluyor. Eşcinsel haklarına yönelik yeni keşfettiği coşkunun burjuvaziye sağladığı avantaj, geleneksel dini önyargılara bağlı olan ezilen ülkeleri emperyalist taleplere uymadıkları zaman bu konuda kınamak için kullanabilmesidir.

Söylemeye gerek yok ki bu “insan hakları” saldırısının tüm gücü asla Suudi Arabistan gibi emperyalizmin bağımlı devletlerine değil, sadece emperyalist hegemonyaya direnen ülkelere düşüyor. LGBT haklarına aşırı bir takıntı, bu nedenle, uyanık olmayanları emperyalizmi anti-emperyalist hükümetlere karşı desteklemeye itebilir.

LGBT ideolojisi eşit haklardan fazlasını istiyor

Ancak kendi kendini tayin eden LGBT aktivistlerinin talepleri sorununa geri dönelim. Eşcinsel veya transseksüel olan sıradan insanların aksine, sadece hayatlarını barış içinde ve ayrımcılık yapmadan yaşamalarına izin verilmesinden memnun değiller. Bu, sadece farklı olsalar bile kabul edilmek isteyen kadınlar ve erkekler meselesi değildir.

Sözde aktivistler için mesele bundan çok daha öteye, saçmalık noktasına kadar gitmektir. Örneğin, transseksüel aktivistler, toplumun karşı cinsten insanlara sunduğu yaşam tarzını kendi cinslerine uygun yaşam tarzına tercih eden küçük erkek ve kız çocukları, karşı cinsten bir insan görünümü elde etmek için kendilerini fiziksel olarak sakat bırakmaya teşvik etmemizi istiyorlar.

Şimdi daha önce başka bir yoldaşıma hem o hem ben; sekiz, dokuz ve on yaşındayken saçlarımızı kısa kestirdiğimizi ve erkek olmak istediğimizi söylüyordum; umutsuzca erkek olmak istiyorduk. Bilirsiniz, o günlerde bazı kızların erkek olmak istediği kabul edilirdi ve bu hiç kimseye asla garip gelmezdi.

Bir örnek, Enid Blyton’ın “Afacan Beşler” kitaplarındaki Georgina (George) karakteriydi. Onlara Erkek Fatma deniyordu ve çoğunlukla becerebildikleri gibi, onlardan büyümeleri bekleniyordu. Genel olarak konuşursak, ergenliğe ulaşan bu kızlar, erkek değil kız olmaktan ve kız arkadaşlarının değil erkek arkadaşlarının olmasından çok mutluydu. Sadece küçük bir azınlık, gerçek bir cinsiyet hoşnutsuzluğu yaşardı.

Küçük kızlara sunulan yaşam tarzını tercih eden küçük erkekler için durum elbette çok daha zordu ve şüphesiz bu tercihi gizlemeleri için baskı altında olacaklardı ancak onların durumunda da ergenliğin çoğu için her şeyi değiştireceği söylenemez.

Günümüzde, herhangi bir “Erkek Fatma” şunları düşünmeye teşvik edilir: Küçük bir çocukken “ameliyat ol, hormon al, yapay uzantı yap”. Bu gerçekten hayatlarını mahvedecektir. Bu bana olsaydı ve açıkça bir kızken kendimi daha çok erkek yapmak için hormon tedavisi görmeme izin verilseydi, hayatım mahvolurdu. 

Eşcinsel işçiler sosyalizm için “eşcinsel” olarak değil, işçiler olarak savaşırlar

Biz LGBT+ olan insanlar da dahil olmak üzere tüm işçi sınıfını temsil etmek istiyoruz. Kendi kendini atamış “aktivistler” tarafından desteklenen saçmalıkların kabul edilmemesi, bu tür “aktivistlerin” teşvik ettikleri saçmalıklara gerçekten inanabilmelerine karşın, LGBT olanlar da dahil olmak üzere işçi sınıfının gerçek çıkarları doğrultusunda hareket etmek anlamına gelir, onlara karşı değil. 

Aslında, bir bütün olarak işçi sınıfının epey sağduyusu vardır ve onların tavrı şöyle olacaktır: “Üzgünüm ama bir erkek, bir erkektir ve bir kadın, bir kadındır ve beni kandıramazsın.” Ciddi olduğunu iddia eden ama aslında işçilerinin, ameliyat bile olmamış tam donanımlı bir erkeğin aslında kadın olduğuna ve kadınların soyunma odalarına girmesine izin verilmesi gerektiğine inanmalarını bekleyen herhangi bir partiye gülüp geçilecek ve şöyle denecektir: “Hadi yoluna. Bu ciddi bir parti değil. Bu, çıkarlarımı temsil etmek, kapitalizmi yıkmak ve LGBT’ler dahil herkes adına daha iyi bir yaşam sağlamak için güvenebileceğim bir parti değil.”

Bir bütün olarak işçi sınıfının çıkarları için savaşırken, LGBT’ler de açıkça fayda sağlayacaktır. Herkesin bir işi olsaydı LGBT’lerin durumu çok daha iyi olurdu. LGBT bireyler şunları söyleyemeyecektir: “Cinselliğimden dolayı iş bulamıyorum.” Herkes iyi bir sağlık hizmetine sahipse, LGBT’ler için özel bir şey yoktur. Dürüstçe söyleyebiliriz ki, sosyalizmde ‘LGBT hakları’ olmayacaktır çünkü herkes tam haklara sahip olacaktır; hikâyenin sonu.

Tartışmayı susturmak mevcut önyargıyı ortadan kaldırmaz, sadece yeni bir düşmanlık yaratır

Bu ideolojiyi öne süren LGBT “aktivistlerinin” davranış biçimleriyle ilgili çok üzücü olan bir diğer nokta, herhangi bir karşı çıkışa izin verilmemesidir. Aynı fikirde olmadığınız an, bir “faşistsiniz”. Onlarla aynı fikirde olmadığınızı açıklamak için her türlü korkunç kelime kullanılır. Bu şekilde mi ilerlemek istiyoruz? Kalpleri ve zihinleri böyle mi kazanıyorsunuz? 

Tartışamayacağımız şeyi, gündeme bile getiremez miyiz?

Son zamanlarda Kız Rehberlerinde bir tartışma yaşandı. Kız Rehberlere, kendini ‘kadın’ olarak tanımlayan, gerekli tüm uzantılara sahip, tam donanımlı, kıllı bir erkeğin, genç kızları gözetimsiz olarak kamp gezilerine çıkarma hakkının olduğu söylendi.

Şimdi, kimsenin buna itiraz etmesine bile izin verilmemesini gerçekten kabul edebilir misiniz? Kimsenin şunları söylemesine izin verilmez: “Pekâlâ, üzgünüm ama bu konuda mutsuzum. Erkeklerin aslında erkek olduğunu düşünüyorum ve genç kızların bunun doğurabileceği tehlikeye maruz kalmasını istemiyorum. Bu belirli kişinin çok hoş bir insan olduğuna eminim, kızım muhtemelen onunla çok iyi anlaşacaktır ama riske giremem, üzgünüm.

Açıkçası, “aktivistler” insanlara saçma görüşler dayatmaya çalışarak, LGBT bireylere -hatta onlar adına yapılan saçma taleplere kendileri karşı çıkanlara bile- karşı sadece düşmanlık uyandırmayı başarabilirler. Ve son olarak, eğer erkek olduğumu söylediğim için bir erkeksem, eğer kriter buysa, o zaman bu kesinlikle en saf idealizmdir (…) ve daha fazlasını söylememe gerek yok sanırım. 


Kaynak: https://thecommunists.org/2019/04/20/news/why-gay-rights-is-not-a-class-issue

Konuşma: Ella Rule

Çeviri: Cem Gönenç

Önerilen makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

"Neoliberal Çağda Sanat-Siyaset İlişkisi" başlıklı MayaDergi Sekiz şimdi yayında.
This is default text for notification bar